Korkma! ile başlayıp, ebediyetin akışında hiç duraklamadan yüreğimize işlenerek, tarihin eşiğinden süzülen sözlerle; bir milletin kaderini yeniden kurma arzusunu, her dizesiyle, her kelimesiyle, her harfiyle her okuyuşta yeniden yaşatıyor.

İstiklal Marşı…

Milletimizin direnişinin, kurtuluşunun ve umudunun manifestosu olan, göğsünü siper edenlerin kanıyla yoğrulmuş bu sözler, her bir hecesinde vatan sevgisinin çelikleştiğini gösteriyor.

Her yıldönümünde, varlığımızın farkına vararak, ruh köklerimizi suladığımız, anıtlaşan bu marşın bu dörtlükleri, bir milletin iradesinin nasıl da çözülmez bir düğüm olduğunu, bir milletin hürriyet iradesinin müstesna bir mücadeleyle küresel emperyalizme nasıl meydan okuduğunu da haykırıyor.

Mehmet Akif’in vatan toprağının her zerresinde yankılanan dizeleri, Mustafa Kemal Atatürk’ün abad ettiği bu ülkenin eşsiz destanı…

O destan; mazideki bedeller üzerine, geleceğin umut dolu yarınlarına köprü kuran bir anayasa, Türk milletinin hafızasına işlenmiş bir öğreti, bu milletin sonsuzluğa kalacak niyeti gibi…

Unutmamak, yaşatmak; bize düşen en büyük onur ve en şerefli vazifedir.

 

Zamanın ötesine geçen sesimizi kaleme alan Mehmet Akif Ersoy’u, bu milletin özgür ruhunun, kudretli sesinin ve kırılmayan iradesinin ebedi sembolü olan Mustafa Kemal Atatürk’ü, bütün kahramanlarımızı, şühedamızı şükranla anıyorum.

Aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.