Eğitim-Bir-Sen tarafından eğitimin en kapsamlı raporu kamuoyu ile paylaşıldı. Milli Eğitim Bakanı Ziya SELÇUK’un katılımıyla açıklanan rapor, Türkiye’de eğitimin tüm parametrelerini ele alan en kapsamlı ve kapsayıcı rapor olması dikkatleri çekmektedir. Raporu değerlendiren Eğitim-Bir-Sen Denizli Şube Başkanı Feyzullah ÖSELMİŞ; Eğitimin başat sorunlarından birinin öğretmen açığı olduğunu ifade ederek, “Biz öğrencileri öğretmenle buluşturma noktasındaki eksikliğin giderilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bir taraftan da öğretmenleri yeniden öğrencilikle buluşturmak isteyen bir kitle var. Türkiye’nin nitelikli öğretmen sorunu yok. Çünkü öğretmenlerimizin veri olabilecek bir nitelik eksikliği söz konusu değildir. Türkiye’nin, öğretmenlerin niteliklerini daha da artırmaya dönük taleplerini, isteklerini karşılayacak, kolaylaştıracak, özendirecek, ödüllendirecek mekanizmalara, sistemlere ve mevzuata ihtiyacı var.” İfadelerinde bulundu.
Sistemin öğretmen ihtiyacı ile sisteme yönelik öğretmen arzının aynı anda büyümesinin başlı başına bir sorun olduğunu kaydeden Öselmiş, hem ihtiyacı azaltmak hem de arz havuzunda taşmayı engellemek için birkaç yıl sürecek şekilde her yıl 40-50 bin civarında öğretmen ataması yapmaya devam etmek gerektiğini söyledi.
İzleme ve değerlendirme çalışması yapmayı sendikal faaliyetlerimiz arasına dâhil ettik
Eğitime dair mevcut verilerin masaya yatırılıp geçmiş yıllar ve gelişmiş ülkelerle mukayese edilmesinin, kamu otoritesi ve akademinin yanı sıra, artık eğitim sendikaları ile eğitim alanında çalışma yapan sivil toplum kuruluşları için de bir zorunluluk olduğunu dile getiren Öselmiş, “Veri temelli bu raporlar, eğitim sistemine dair bağımsız değerlendirme açısından oldukça önemlidir. Eğitim-Bir-Sen olarak, biz de bu bilinçle ve genel yetkili sendika olmanın sorumluluğuyla, izleme ve değerlendirme çalışması yapmayı ve rapor şeklinde kamuoyuyla paylaşmayı sendikal faaliyetlerimiz arasına dâhil ettik.
Konu eğitimse, kimsenin ‘bana ne’ pozisyonu almaya da ‘sana ne’ ötekileştirmesi yapmaya da hakkı yoktur
“Konu eğitimse, eğitimin herhangi bir öznesi ya da verisi ise yetkililerin, politika belirleyici öznelerin, sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin, ‘bana ne’ pozisyonu almaya da ‘sana ne’ ötekileştirmesi yapmaya da hakkı yoktur” “Biz Eğitim-Bir-Sen olarak, eğitimle ilgili hiçbir konuda ‘bana ne’ demedik, demeyeceğiz. Beklentimiz ve isteğimiz, muhataplarımızın, paydaşlarımızın, kurum ve kişi düzeyindeki yetki ve görev sahiplerinin de ‘sana ne’ stratejisiyle insana ve eğitime zarar verme hatasına düşmemeleridir. Millî Eğitim Bakanlığı, 2023 Eğitim Vizyonu’nda veri temelli analiz ve politika yapılacağını vurgulamıştır. Bunu çok önemsiyoruz. Bakanlığın veri temelli analizler yapması ve verileri, araştırmacılar ve sivil toplum örgütleriyle paylaşması, doğru kararların üretilmesi ve kararların hızla hayata geçirilmesi noktasında önemli bir eşiktir.
Eğitim sistemini daha iyi hâle getirmede en önemli unsur öğretmendir
TIMSS ve PISA gibi uluslararası karşılaştırmalı çalışmaların, en başarılı eğitim sistemlerinde anahtar rolün öğretmenler olduğunu gösterdiğini kaydeden Öselmiş, “Öğretmenlerin öğrenci başarısı üzerindeki etkisinin, müfredattan da öğretim teknik ve materyallerinden de çok daha yüksek ve anlamlı olduğu gözüküyor. Öğretmenler, dezavantajlı öğrencilerin dezavantajını ortadan kaldıracak en önemli unsur olarak tanımlanmaktadır.
Sözleşmeli öğretmen istihdamı sonlandırılmalı, kadroya geçiş süreci ivedilikle başlatılmalıdır
Öğretmenleri şikâyet mekanizması hâline gelen, öğretmenin motivasyonunu tüketen Alo 147’nin kaldırılmasını, öğretmene yönelik performans değerlendirme çabalarının sona erdirilmesini öğretmene güvenen ve öğretmene güven veren hamleler olarak gördüklerini, sözleşmeli öğretmenlikteki 3+1 değişimini de öğretmenlik mesleğinin saygınlığını artırmaya dönük doğru fakat eksik bir adım olarak değerlendirdiklerini ifade eden Öselmiş, şunları söyledi: “Bakanlık, eksik adımı tamamlamalı ve sözleşmeli öğretmen istihdamını sonlandırmalı, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçiş sürecini de ivedilikle başlatmalıdır.
130 bin 500 öğretmene ihtiyaç var
‘Türkiye’nin öğretmen açığı toplamda 130 bin 500’ civarındadır. Bu veri tek başına, önemli bir öğretmen ihtiyacı olduğunu doğrulamaktadır. Her geçen yıl büyüyen öğretmen adayı sayısı, eğitim fakültelerindeki öğrenciler, herkese açık pedagojik formasyon eğitimleri ve KPSS kapsamında öğretmenlik alan sınavına girenler dikkate alındığında yakın gelecekte 1 milyona ulaşabilir.
Yapılması planlanan düzenlemelerde, mevcut yöneticilerin konumları ve durumları kazanılmış hakka saygı çerçevesinde korunmalıdır
Sendika olarak, okul yöneticiliğinin münhasır kadro ve profesyonel bir görev olarak düzenlenmesini yıllardır teklif ettiklerini fakat yöneticilik denilince sonraki cümlenin ‘lisansüstü öğrenim görmek’ olması gibi bir yaklaşım sergilendiğini dile getiren Öselmiş, şöyle konuştu: “Elbette bir eğitimcinin lisansüstü öğrenim görmesini önemser, gerekli ve doğru buluruz ama bir gerçeği de ıskalamamak gerekir. Kamuda yöneticilerin tamamı lisansüstü öğrenim görenlerden oluşmadığı gibi mevcut yöneticilerden bu eğitimi görmeyenlerin başarısız ya da yetersiz olduğunu ispatlayan hatta böyle bir kanaati uyandıran bir veri de bulunmamaktadır. Bu vesileyle, eğitim kurumu yöneticiliğiyle ilgili yapılması planlanan yasal ve idari düzenlemelerde, öncelikli hassasiyet mevcut eğitimi kurumu yöneticilerinin konumlarının ve durumlarının kazanılmış hakka saygı çerçevesinde korunmasını sağlayacak bir hükmün yer alması olmalıdır. Çünkü mevcut yöneticiler kura sonucu değil, dönemi itibarıyla açılan sınavları kazanmaya dönük bir çabanın sonucu olarak bulundukları görevlere atandılar.
Yüksek lisans ve doktora programlarını tamamlayan öğretmenlerin mali ve özlük hakları iyileştirilmelidir
Öselmiş, öğretmenlerle ilgili bir başka önemli hususun da, gerek Vizyon Belgesi’nde açıklanan gerek izleme ve değerlendirme raporumuzda tanımlanan öğretmen kariyer basamakları uygulaması olduğunu belirterek, “Bakanlığın, kariyer basamakları uygulamasını yeniden başlatma iradesini destekliyoruz. Fakat Bakanlığın bu noktada önceliği, öğretmenlerin yüksek lisans ve doktora programlarına erişimini kolaylaştırmak, mali boyutuna yönelik teşvikleri sağlamak, bu programları tamamlayan öğretmenlere yönelik mali ve özlük hakları imkânlarını artırmak olmalıdır” şeklinde konuştu.
Okul yöneticileri ve öğretmenlerin maaşları OECD ülkeleriyle kıyaslandığında oldukça düşüktür
Raporda öne çıkan bir diğer önemli bulgunun da, öğretmen ve okul yöneticilerinin maaş ve ücretleri olduğunu, Türkiye’deki, başta okul yöneticileri olmak üzere, öğretmenlerin maaşlarının ve yıllık gelirlerinin, OECD ülkeleri ile kıyaslandığında oldukça düşük olduğunu söyleyen Öselmiş, “Bu tablo, eğitime önem verme iradesine de yeni ve büyük Türkiye hedefine de uygun değildir.
Bütün kamu görevlilerinin ek gösterge beklentilerini karşılamak gerekiyor
Eğitim çalışanlarının talep ve tekliflerine de değinen Öselmiş, “Son dönemlerde öğretmen odalarının değişmez gündem maddesi hiç kuşkusuz 3600 ek göstergedir. 24 Kasım’da çok heveslenildi fakat gerçekleşmedi. Şimdi, ikinci 100 Günlük İcraat Programı’nda Millî Eğitim Bakanlığı’nın icraat programı arasında yer verildi. Eğitim sisteminin diğer unsurlarını da sevindirmek, kamu personel sisteminde milletimize hizmet eden diğer unvanlardaki kamu görevlilerinin de ek gösterge beklentilerini karşılamak, mağduriyetlerini gidermek gerekiyor.
İnsanı öncelemenin ve çözüm odaklı olmanın hakkını verme gayretiyle sendikacılık yapıyoruz
Yetkili sendika sıfatının, insanı öncelemenin ve çözüm odaklı olmanın hakkını verme gayretiyle sendikacılık yaptıklarını vurgulayan Öselmiş, sözlerini şöyle tamamladı: “Eğitim sistemine yönelik izleme ve değerlendirme raporunu hazırlarken de Bakanlık tarafından açıklanan 2023 Eğitim Vizyonu’na dair görüşlerimizi ifade ederken de ‘yaşasın’ ya da ‘kahrolsun’ seçenekleriyle sınırlı bir düzlemde olmadık. Doğru gördüklerimizi övüp desteklemeyi, yanlış bulduklarımızı ifade edip eleştirmeyi esas alan bir bakışla hareket ettik diyen Öselmiş, raporun ayrıntılarına www.ebs.org.tr adresinden ulaşılabilir” dedi.