Denizli Eğitim-İş Şube Başkanı Namık Kemal Aydoğan yaptığı açıklamada;
''AKP'nin üniversiteleri yönetimlerini liyakatsiz biçimde şekillendirerek, ilerici akademisyenleri tırpanlayarak, muhalif öğrencileri fişleyerek şekillendirme politikalarına karşı Boğaziçi Üniversitesi'nde filizlenen direniş, hepimize umut olmuştur. Kayyum rektöre karşı öğrenciler ve akademisyenlerin sergilediği bu dik duruş, bu boyun eğmeme hali ise iktidarı o denli rahatsız etmiştir ki, gencecik çocuklar amansız bir polis şiddetine maruz bırakılmaktadır.
Kuşkusuz öğrencilerin ilk günden beri Anayasa'da güvence altına alınan demokratik gösteri haklarını kullanarak yaptığı barışçıl eylemleri terörize etmeye çalışan AKP, Boğaziçi üzerinden gerici tabanı kendi ekseninde konsolide etme, muhaliflere ise gözdağı verme peşindedir.
Yolda slogan bile atmadan yürüyen Boğaziçililer’in hiçbir gerekçe bulunamadığı için "Toplu gezmek yasak. Aşağı bak!" diye bağırarak gözaltına alındığı saatlerde AKP'ye yakın gençlik örgütlerinin polis gözetiminde ellerinde Arapça bayraklarla üniversite önünde tekbir getirmesi, sürecin unutulmaz bir özeti olmuştur.
Son olarak Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden olan Boğaziçi'nde kampüs adeta karakola çevrilmiş, barışçıl gösteriler düzenleyen öğrencilerin tepesine keskin nişancılar yerleştirilmiş, bu gencecik çocuklar insanlık dışı biçimde darp edilerek, küfredilerek, hayatlarına kast edilerek gözaltına alınmıştır. Gece boyu kendi üniversitelerinde polis şiddeti gören öğrencilerin, evlerine gitmesine de izin verilmemiş, 159 öğrencinin gözaltına alındığı bu şiddet şovunun ardından, eziyet bitmemiş, sürdürülmüştür. Gözaltı prosedürlerinin bilerek uzatılması, gençlerin avukatlarıyla görüştürülmesinin saatlerce engellenmesi ve hatta su, yemek ihtiyaçlarının bile karşılanmasına izin verilmemesi gibi darbe dönemlerini aratmayan bir süreç işletilmiştir.
Anayasa'ya, İnsan Haklarına, Cumhuriyet'in ilkelerine, devletin ve onun kuvvetlerinin tarafsız durma mecburiyetine yüzde yüz aykırılık taşıyan bu süreç, ne mutlu ki gençlerin başını öne eğememiş, onları "aşağıya" baktıramamıştır.
Üniversitelerin yönetiminin üniversitenin demokratik işleyişiyle şekillenmesi gerektiğini savunan, intihalci ve bilimsel olarak üretimi zayıf bir rektörü kabul etmeyen, her rengi eşit görüp gökkuşağından ödü patlamayan, yani üniversitelerin özerk, baskılardan muaf, bilimsel ve demokratik olması için sesini yükselten Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve eğitim emekçileri, Türkiye siyasal tarihinde gurur nişanı olarak yer eden bir duruş sergilemektedir. Onlarla gurur duyuyoruz!
Öte yandan Gezi fobisiyle saldırganlaşan iktidar hatırlamadır ki, Gezi'yi başlatan da kendisi olmuştu. Özgürlüklerin iyice daraltıldığı, her itiraz sahibinin "terörist" ilan edildiği, toplumun sindirilmeye çalışıldığı bir dönemde çevreci ve barışçıl gençlere insanlık onuruna aykırı şekilde uygulanan şiddet, Gezi'nin ilk kıvılcımı olmuş, o kıvılcım tüm toplumun "yeter artık!" dediği bir yangına dönüşmüştü. Şimdi Boğaziçi'ndeki barışçıl gençlere uygulanan bu şiddetle, aynı şeyi ikinci kez yapıp farklı bir sonuç bekleyen iktidar, yine kendi kabusunu yaratmaya çalışmaktadır.
Oysa yapılması gereken, tüm üniversite camiası kendisini istememesine rağmen hala rektörlük koltuğunda pişkince oturan Melih Bulu'yu görevden almak, üniversitelerin yönetiminin kendi iç demokrasi dinamikleriyle şekillenmesini engellememek, üniversitelilerin üzerindeki baskıyı ve maruz kaldıkları polis şiddetini durdurmaktır.
Başını eğip aşağıya bakması gereken varsa bu onurlu öğrenciler ve onları destekleyen bizler değiliz. Başını öne eğmesi gereken Türkiye'nin az sayıda kalan iyi üniversitelerinden birinin bu rezalet tabloyla dünyaya duyurulmasını sağlayanlar, gencecik çocukları yerlerde tekmeleyenler, onları her mecrada hedef göstererek canlarına kast edenlerdir. Bilinsin ki okumuşlara ve okutanlara duyulan bu nefrete, demokratik itirazlara karşı duyulan bu öfkeye, bu örgütlü kötülüğe boyun eğmiyoruz!
Turgut Uyar'ın dediği gibi umudumuzu koruyabilmek için göğe bakıyoruz! Başöğretmen Atatürk'ümüzün dediği gibi istikbalin orada saklı olduğunu bilerek göğe bakıyoruz! Etrafımızı saran karanlığa rağmen yıldızları görebilmek için göğe bakıyoruz! Başı dik öğrencilerimiz gibi asla ve inadına aşağıya bakmıyoruz!'' ifadelerine yer verdi.